Alfredo Castelli'nin müthiş bir yazar olduğu yadsınamaz. Son zamanlarda çoğu yavan öykülerle geçiştirilen Martin Mystere maceraları arada bir ustanın işe el atmasıyla bize eski tatları hatırlatıyor.
Hani ustanın artık gittikçe seyrekleşerek yazdığı öyküler de olmasa seri 1. Fumetti liginde küme düşecek neredeyse. Neyse... Arada bri ustanın belgesellere kaynaklık eden bilgileri fantastik bir evrene taşıyarak oluşturduğu müthiş "gizem evreni" bazan gerçek zamanlı olarak işleniyor. Annabel Lee'nin öyküsü buna güzel bir örnek bence. 25 yıl önce Temmuz 1985'te La Renicarnazione Di Annabel Lee (Annabel Lee'nin Yeniden Doğuşu) ismiyle piyasaya çıkan maceraya Tay Yayınlarının çevirmenleri daha güzel bir isim bulmuşlar. Nedense İtalyanların macera isimlendirmelerini başarılı bulmuyorum. Türkçe versiyonlar daha çekici geliyor bana. Usta 25 yıl önce yazdığı öyküsüne 18 yıl sonra Lost'un senaristlerini kıskandıracak müthiş bir bağlantı atmış. Harlem'li serseri Abe White'ın bedeninde yeniden doğan talihsiz Annabel Lee'nin öyküsü, 2003 tarihli Il Destino di Annabel Lee(Annabel Lee'nin Kaderi) isimli öyküde gerçek zamanlı olarak tam 18 yıl sonra tamamlanmış. Hatırlarsanız Martin tüm araştırmalarına rağmen Abe'in bedeninde yeniden doğan Annabel Lee'nin varlığıyla ilgili bir ipucu bulamamıştı. Güney Amerika'da geçici olarak sonlanan öyküde Abe(Annabel) ölmeden önce Annabel'in doğum tarihini neden hatırlayamadığını anlamış fakat Martin'e söyleyemeden ölmüştü. Maceranın son karesinde nedeni biz anlamıştık zaten. Çünkü Annabel aslında henüz doğmamıştı. Doğup 18 yaşına geldiğinde babasının antikacı dükkanından miras kalan altın Maya heykelciğinin neden olduğu bir ruh-beden çaprazlamasına uğramış ve Abe'in ölümünden sonra da kaderinin düğümünü çözmek için Martin'le tekrar karşılaşmıştı. İşte bu noktada 260. sayıda (Lalkitap 93) Castelli bütün ustalığını ortaya koyup ruh değişimini bir tür deja-vu'ya dayandırarak maceranın sonunu başlatmış. İlerleyen sayfalarla birlikte biraz kafa karıştırarak-bir küçük sürprizle de okuyucuyu ters köşeye yatırarak-süregiden öykü ne yazıkki biraz çabucak bitirilmiş.
Macera, 83'deki ilk öykünün canlılığı ve dinamizminden biraz uzak. Ancak belli bir aksiyonu ve merak gidermeyi başarıyor. Hepsinden önemlisi bir tür 24 dizisi benzeri 18 yıla yayılmış gerçek zamanlı bir öyküye dönüşüyor. Mihenk noktası iki öykünün birbirine bağlandığı nokta ise aynı zaman dilimi içinde. Öykünün hoş yan unsurları da var. Güney Amerika'ya çenesi düşük yaşlı pilot Jerry Drake'le yapılan ikinci yolculuk, Martin'in Drake'e "Mister No" diye hitap etmesi, Travis'le muhabbet, Tufton Corner ıslahevi müdiresiyle Martin'in diyalogu, okurken insana zevk veren yan unsurlar.
Uzun zaman sonra yeniden adam gibi bir Martin macerası okumak nasip oldu. Teşekkürler Castelli. Umarım Yaşlı Martin Amca'yı yaşadığın sürece bırakmazsın.
Selamlar,
Lami Tiryaki
1 yorum:
Mystere'nin aradığımız, özlediğimiz tarzdaki öyküleri bunlar işte...
Yorum Gönder