Size de olur mu bilmem — bir imge, bir resim, bir nesne alır, götürüverir geçmişe. Ki o gidilen geçmiş genellikle çocukluğun harika zamanlarını kapsamaktadır.
Sıralamaya kalksam zorlanırım şimdi — geçmişe bilet halini alan o nesneleri diyorum — anmak istesem pek de bir şey doluşmaz zihnime. Yine de denersem, örneğin, Tercüman Çocuk diyebilirim; Milliyet Çocuk sonra; İş Bankası'nın ücretsiz dağıttığı çocuk dergisi Kumbara; Pamukbank'ın verdiği bir başka çocuk dergisi Pamuk Çocuk; içinde Tor (orijinal adıyla Thor), Hulk, Bob Morane ve daha pek çok çizgi roman bulunan Yaman Çocuk bir de — ve hatta, çocukluğumda pek de beğeniyle elimde taşımasam da birkaç sayısını okuduğum Hürriyet Çocuk.
Dahası da var: Teksas, Tommiks, Zagor, Mister No, Kızılmaske, Mandrake, Bonanza, Zembla, Rakar, Yüzbaşı Volkan, Karaoğlan, Tarkan, Kara Murat, Tolga ve hepsinden başka bir yerde duran pelerinli kahraman: Süperman.
Ve altındaki mantarı çıkardığınızda kapak içine resmedildiğini gördüğünüz Disney karakterleriyle dolu cam Pepsi şişeleri; içinden çıkan kartlarda E.T.'nin film fotoğraflarını ve kısa öyküsünü bulduğunuz cikletler; TipiTip, CinCin — cin gibiler CinCin çiğner — Pembo ve hatta onlar gibi, içindeki parlak kağıtta mini maceraları yer alan Süperman, Örümcek Adam sakızları; leblebi tozları; kaynana şekerleri; akşam sekiz olmadan yayına geçmeyen, regilatörlü, tek kanallı, siyah-beyaz televizyonlar...
Anladım ki böyle uzar gider bu (yukarıda yazdığımın aksine, sıralamak pek de zor değilmiş belli ki).
Eh, doğal sayılır, değil mi? Ne de olsa çocuğa hitap eden şeyler bunlar hep. Hele ki çocukluğu benim gibi 70'lerin sonuyla 80'lerin başı arasına sıkışan kenar mahalle çocuklarındansanız — bir de İstanbulluysanız ve sağcılarla solcuların kahve tarayıp, ev basıp birbirini vurduğu, dövdüğü, işkence ettiği bir dönemde bile çocukların kitaplarla dergilere sığınabileceğini, hele de korunabileceğini deneyimlediyseniz — sadece andaç değil, hazinedir de her biri. Bir yerde karşılaştığınızda burnunuzun usul usul sızlaması, kibrit çakışı kadar kısacık da olsa kalbinizin neşeyle tıpırdaması normaldir.
Ve hayır, bu yazının konusu çocuk dergileri ya da çizgi romanlar değil — gazeteler. Daha da açıkçası, söz ettiğim dönemin farklı iki gazetesi: Günaydın ve Bulvar.
Devamı için tıklayın lütfen >>
Sıralamaya kalksam zorlanırım şimdi — geçmişe bilet halini alan o nesneleri diyorum — anmak istesem pek de bir şey doluşmaz zihnime. Yine de denersem, örneğin, Tercüman Çocuk diyebilirim; Milliyet Çocuk sonra; İş Bankası'nın ücretsiz dağıttığı çocuk dergisi Kumbara; Pamukbank'ın verdiği bir başka çocuk dergisi Pamuk Çocuk; içinde Tor (orijinal adıyla Thor), Hulk, Bob Morane ve daha pek çok çizgi roman bulunan Yaman Çocuk bir de — ve hatta, çocukluğumda pek de beğeniyle elimde taşımasam da birkaç sayısını okuduğum Hürriyet Çocuk.
Dahası da var: Teksas, Tommiks, Zagor, Mister No, Kızılmaske, Mandrake, Bonanza, Zembla, Rakar, Yüzbaşı Volkan, Karaoğlan, Tarkan, Kara Murat, Tolga ve hepsinden başka bir yerde duran pelerinli kahraman: Süperman.
Ve altındaki mantarı çıkardığınızda kapak içine resmedildiğini gördüğünüz Disney karakterleriyle dolu cam Pepsi şişeleri; içinden çıkan kartlarda E.T.'nin film fotoğraflarını ve kısa öyküsünü bulduğunuz cikletler; TipiTip, CinCin — cin gibiler CinCin çiğner — Pembo ve hatta onlar gibi, içindeki parlak kağıtta mini maceraları yer alan Süperman, Örümcek Adam sakızları; leblebi tozları; kaynana şekerleri; akşam sekiz olmadan yayına geçmeyen, regilatörlü, tek kanallı, siyah-beyaz televizyonlar...
Anladım ki böyle uzar gider bu (yukarıda yazdığımın aksine, sıralamak pek de zor değilmiş belli ki).
Eh, doğal sayılır, değil mi? Ne de olsa çocuğa hitap eden şeyler bunlar hep. Hele ki çocukluğu benim gibi 70'lerin sonuyla 80'lerin başı arasına sıkışan kenar mahalle çocuklarındansanız — bir de İstanbulluysanız ve sağcılarla solcuların kahve tarayıp, ev basıp birbirini vurduğu, dövdüğü, işkence ettiği bir dönemde bile çocukların kitaplarla dergilere sığınabileceğini, hele de korunabileceğini deneyimlediyseniz — sadece andaç değil, hazinedir de her biri. Bir yerde karşılaştığınızda burnunuzun usul usul sızlaması, kibrit çakışı kadar kısacık da olsa kalbinizin neşeyle tıpırdaması normaldir.
Ve hayır, bu yazının konusu çocuk dergileri ya da çizgi romanlar değil — gazeteler. Daha da açıkçası, söz ettiğim dönemin farklı iki gazetesi: Günaydın ve Bulvar.
Devamı için tıklayın lütfen >>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder