30 Days of Night, ta 2002’de basılmış. Hiç haberim olmadı. Benim elime rastlantı eseri geçtiğinde de ne böyle muhteşem bir çizgi roman okuyacağımdan ne de Hollywood’un onu beyazperdeye taşımak için kolları sıvamış olduğundan haberim vardı. Net hatırlayamıyorum, ama 30 Days of Night’ı 2005-2006 civarlarında ya Brüksel’de ya da Hollanda’daki bir çizgi roman dükkanından satın aldım sanırım.
İndirimli çizgi romanların olduğu kolinin içinden -bütçem anca onlara yetiyordu- sırf diğerlerinden daha kalın olduğu için seçildi üstelik. Daha sonra okuduğumda kendimi ne kadar şanslı hissettiğimi hatırlıyorum. Elime geçtikten yaklaşık bir sene sonra internette bir sinema filminin çekileceğini okuduğumda gururla karışık bir sevinç duymuştum. Gurur, Türkiye’de çok az kişinin bildiği bir çizgi romanı çoktan okumuş olmamdandı.
İkinci sahne. Giovanni Scognamillo’nun evindeyim. “Usta” beni evinde ağırlıyor. 2007 ortaları muhtemelen. Tatlı bir sohbet tutturmuşuz. Daha önce birkaç kez görüşmüşlüğümüz vardı kendisiyle. Ben onu zaten biliyordum, o da beni bir süre editörlüğünü yaptığım Martin Mystere, Zagor gibi çizgi romanlardan tanıyordu.
Çizgi romanlara gelince konu, 30 Days of Night’dan söz ediyorum Usta’ya. Bu başarılı vampir hikâyesinden haberdar etmek istiyorum onu da. Ama Scognamillo boşuna Usta değil, çizgi romandan da haberdar, filme çekileceğinden de. Çizgi romanı Amerika’dan birileri çoktan yollamış ona. Ne kadar iyi bir hikâye olduğundan konuşuyoruz biraz.
Ege Görgün - Deniz Akhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder