Edward Saidin kimse Filistindeki korkunç durumu onun kadar iyi anlatamadı diye övdüğü yazarın Filistin adlı ödüllü eseri de Türkçe'de...
Dünyanın dört yanından vicdanlı yüreklerin katıldığı Gazze Konvoyu İsrail'in ablukasını kırmak için giderken, Edward Said’in “kimse Filistindeki korkunç durumu onun kadar iyi anlatamadı” diye övdüğü yazarın Filistin adlı ödüllü eseri de Türkçe'de...
Edward Said’in “kimse Filistindeki korkunç durumu onun kadar iyi anlatamadı” diye övdüğü Gazeteci muhabir ve Çizer Joe Sacco'nun 'Filistin' adlı kitabı Türkçe'ye kazandırıldı.
Joe Sacco'nun dünyada çok büyük yankı uyandıran 'Filistin' adlı eserini İthaki yayınları Türkçe olarak yayınladı. Yazarın Footnotes in Gazza/Gazze’deki Dipnotları adlı kitabı ise geçtiğimiz günlerde İngilizce olarak yayınlandı.
Boynunda küçük çantası ve elinde defteri ile iki şaheser çizgiromanın yaratıcı olarak övülen Joe Sacco'yu da çizgi romanda sık sık görüyoruz. Gözlerini sürekli olarak, baykuşumsu gözlüklerinin ardına saklıyor. Observer’da geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir röportajında Sacco “İşin aslı şu ki kendimi çizerken çok fazla duygu katmak istemiyorum. Hikâyeler, bana değil diğer insanlara dair” diyor.
1990’ların başında Batı Şeria ve Gazze sakinlerinin yaşadıklarını, 1948’e, ilk intifaya ve birinci Körfez Savaşı’na geri dönüşlerle aktardığı Filistin adlı kitap, 1996 yılında Amerika Kitap Ödülü'nün kazanmıştı.
Filistin adlı eserin iki önsözü var. ilk önsöz batılı ünlü entelletüel Edward Said'in.
"Ben de bir akademisyen ve yazar olarak enerjimin büyük kısmını, halkımın insan olarak dahi gösterilmediği ve durmaksızın yanlış tanıtıldığı anlatıların aksini ispat etmeye, bu esnada da Filistin’in medya ve birbirine düşman yorumcu alayları tarafından okunmaz hale getirilmiş kendi hikâyesine insani bir gerçeklik kazandırmaya adadım" diyen Said, "Sacco sağduyulu bir şekilde, militanlığa, özellikle de sloganlarla topluca sergilenen militanlığa prim vermiyor. Oslo sürecinin ardından artık parodiye dönüşmüş çözüm önerilerine de yanaşmıyor. Ama onun çizgileri, okuyucuyu, çektikleri ve uğradıkları haksızlıklar çok uzun zamandır hafife alınmış ve pek az siyasi ve insani çabaya neden olmuş bir halkın arasında uzunca bir süre misafir ediyor. Sacco’nun sanatı bizi orada alıkoyuyor; çok moda lafların ve mutlu sonların peşinde heyecanla koşmamıza mani oluyor. İşte belki de, Sacco’nun en büyük başarısı budur." diyor önsözünde.
Ve o ortamı en iyi anlatan eserlerden birine Joe Sacco'nun imza attığının altını çiziyor.
Said'in uzun önsözünün kitapla ilk karşılaştığı anı anlattığı bölümü şöyle:
"On yıl önce küçük oğlum elinde Joe Sacco’nun Filistin’le ilgili ilk çizgi romanıyla eve geldiğinde, çizgi roman dünyasından Sacco’nun etkileyici işlerinden dahi habersiz kalacak kadar uzak düşmüştüm. Bir anda kendimi, yeniden, birinci büyük intifadanın (1987-1992) ve yıllardır okumadığım çizgi romanların parlak ve insanı canlandıran dünyasına dalmış buldum.
Çifte şaşkınlık içindeydim; Joe Sacco’nun o zaman aşağı yukarı on sayı olarak yayımlanan, şimdi elinizdeki ciltte bir araya getirilmiş Filistin çizgi romanlarının bağımlısı oldukça İsraillileri, Filistinlileri ve iki tarafın destekçilerini uzun zamandır meşgul eden umutsuzca çarpık ve bıktırıcı tartışmaların aksine aynı konuya alışılmadık bir özgünlükle yaklaşan siyasi ve estetik bir eserle karşı karşıya olduğumu fark ediyordum.
Medya bombardımanı altında yaşadığımız şu dünyada, bir çizgi romanın iddialı bir şekilde karalanmış, kimi zaman bahsettiği aşırılıkları yansıtabilmek için acayip bir şekilde abartılmış duygudaşlık dolu çizimleri, Londra ve New York’taki bir avuç adamın seçip tüm dünyaya pazarladıkları görüntülere karşı panzehir işlevi görüyor.
Joe Sacco’nun dünyasında ne anlattıklarını cafcaflı sözlerle yumuşatan sunucular, ne durmadan İsrail’in başarılarından ve demokrasisinden bahseden riyakar anlatılar, ne de tarihten ve sosyal gerçeklerden kopuk bir şekilde zavallı barışsever İsraillilere dünyayı dar etmek için devamlı taş atan, kıymet bilmez, köktendinci canavarlar olarak gösterilen Filistinliler var. Bunun yerine, askeri işgalin, rastgele tutuklamaların, yıkılan evlerin ve el koyulan arazilerin, işkencenin (‘ölçülü fiziksel şiddet’), cömertçe uygulanan basbayağı kaba kuvvetin (bkz: Batı Şeria’daki bir kontrol noktasında havada salladığı M-16’nın verdiği güçle insanları öbür tarafa geçirmeyi reddeden İsrailli asker) insafına kalmış hayatlar süren Filistinlilerin karşı karşıya olduğu acımasız ve yabancı bir dünyayı, asker tıraşlı, sıradan bir Amerikalının gözünden görüyoruz..."
Yazarın önsözü ise şöyle:
Bu kitapla birlikte Filistin adlı dokuz sayılık çizgi roman serisi ilk kez tek ciltte toplanıyor. Bundan önce ancak iki cilt halinde yayımlanmıştı. Filistin’i bundan on yıl önce 1991-92 kışında İşgal Altındaki Topraklar’da geçirdiğim iki ayın sonrasında yazıp çizdim.
Benim ziyaretimden bu yana, ‘barış süreci’ birkaç anlaşmaya, sonuçlanmamış ‘açılım’a ve İsrail’in çekildiği bazı bölgelerde Yaser Arafat’ın önderliğinde bir Filistin Özerk Yönetimi’nin kurulmasına imkân verdi. Nobel Barış Ödülleri dağıtıldı, ama en önemli konuların hiçbirinde, yani Filistinli mültecilerin geri dönüşü, yasadışı Yahudi yerleşimleri ve Kudüs’ün statüsü gibi konularda herhangi bir uzlaşmaya varılamadı. (Gerçi yerleşimciler bu süre zarfında sayılarını on binlerle artırdı...) Bir şekilde bu büyük sorunları görmezden gelseniz bile (ki bu mümkün değil), ‘barış süreci’nin 1967’den beri İsrail’in işgali altında yaşayan Filistinlilerin hayatına somut bir fayda sağladığını söylemek zor. Aksine, topraklarına hâlâ el koyulmuş durumda, evleri hâlâ yıkılıyor, zeytin bahçeleri hâlâ sökülüyor. Hâlâ işgalci bir orduyla, ve çoğunlukla işgal ordusunun müfrezesi gibi hareket eden yerleşimcilerle birlikte yaşıyorlar. İsrail’in Filistin ekonomisi üzerindeki baskıları ve ambargosu nedeniyle Filistinli işçilerin ve onların ailelerinin durumu bu kitabın yazıldığı zamankinden bile daha vahim. Bu talihsiz karışıma bir de Filistin Yönetimi’nin yolsuzluklarını ve kötü yönetimini ekleyin...
Bu kitap, oraya vardığımda yatışmaya başlamış olan Birinci İntifada’yı anlatıyor. Bu satırları yazarkense İkinci İntifada gerçekleşiyor. Çünkü ne İsrail işgali ne de bir halkın diğerini ezmesinin yarattığı derin sonuçlar ortadan kalktı. Bu basit gerçek, yani İsrail işgali, uluslararası hukuk ve temel insan hakları bağlamında ciddiyetle ele alınmadıkça da İsrailliler ve Filistinliler birbirlerini kâh düşük yoğunluklu bir çatışmayla kâh intihar eylemleri ve savaş uçaklarıyla öldürmeye devam edecek.
Kaynak - Kanal 7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder