21 Ağustos 2009 Cuma

Eksik Halka - Galaksi Yayıncılık / Necattin Sinanç Söyleşisi

Sevgili Ümit kardeşim öncelikle seni tüm içtenliğimle selamlıyorum. Aslında Aşkın Güngör’e de söylemiştim benim için büyük bir sürpriz oldu bu. Hani içimde çeyrek asırdır kabuklaşan yaranın üzerini de açmadınız değil. Ama yine de kabuk bağlamış bu yaraya bir miktar olsun merhem çalacağınız için şimdiden minnettarım. Hani derler ya “gözü açık gitmek” diye… Belki bunu önleyeceksiniz. Teşekkür ederim.
Elimden geldiğince sorularınızı okurların zevk alacağı bir tarzda cevaplamaya çalışacağım. Ama şunu unutmayın ki cevaplarımın tamamı yaşanmış ve gerçek düşüncelerimden oluşmaktadır.

Ümit - Necattin Sinanç’ı tanıyarak başlasak? Kimdir Necattin Sinanç? Çizgi romana nasıl bulaştı? İlk ne okudu? Hangi çizgi romanları sever? Şu anda neler yapmakta?

Sinanç - 1.1.1963 senesinde Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı, eski adıyla Gencolar, yeni adıyla Koruköy köyünde bir kış günü dünyaya gelmişim. İlkokulu üçüncü sınıfa kadar bu köyde okudum. Buradaki okul yılları ayrı bir roman olur ama konumuz dışında. İlkokul 4 ve 5. sınıfı Ankara Ayvalı İlkokulu'nda, ortaokulu da yine Ayvalı Ortaokulu'nda tamamladım. Liseyi Yenişehir Lisesi'nde tamamladıktan sonra, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İnşaat bölümünden mezun oldum. Askerliğimi İstanbul’da yapınca İstanbul’a karşı bir sempatim uyandı ve askerlikten sonra İstanbul’a yerleştim. Evliliğimle birlikte Alfa Yayıncılık'ta paketleme servisinde göreve başladım. İşte, aslında sadece ekmek parası için iş ararken çizgi romanla tanıştım. İşe girişim de ayrı bir macera. Sevgili Gül Sağıroğlu’nun özel tercihleri doğrultusunda işe alındım. O ana kadar kendisini tanımıyordum. Bunu da şuradan söylemeden geçemeyeceğim, zaman zaman tercihlerinde yanılmış da olsa insana değer verme konusunda kendisini takdir ediyorum. Umarım sağlığı yerindedir.
İlk okuduğum, eğer kastettiğiniz çizgi roman ise, Conan'dır. Conan’ın bende ayrı bir yeri var. Uzun süre emek verdiğim çizgi romanların başında gelir. Aslında simgesi olan barbarlık ona hiç yakışmıyor. Ben onu daha çok bir adalet temsilcisi gibi algıladım hep. Alfa'da olduğumuz süre içinde yeni bölümlerini dört gözle beklerdik. Galiba o zamanki çizgi roman okurunda da ayrı bir ruh vardı. Bunu anlatmak biraz zor. Yani kitap elimize geçer geçmez, henüz tercümesi, kaligrafisi yapılmamış olduğu halde bile kitapla bütünleşirdik. Bunu ben okurların yazmış olduğu mektuplardan da anlıyordum. Onlar da aynı şekilde bizimle beraber yaşıyordu bu duyguları.
Alfa Yayıncılık benim hayatımda ayrı bir yer edindi. Orada beni etkileyen çok şeyler oldu. Bu sadece çizgi romanlar değildi. Ama en sevdiğim çizgi romanlar Alfa Yayıncılık'ta çalıştığım dönemlerde çıkan yayınlardı. Bunların başında elbette Conan geliyordu, ayrıca Punisher da beni çok etkilemiştir. Teks’ten de etkilenmedim diyemem. Onun bende bıraktığı izlerin yeri de ayrı.
Şu anda Kayaoğlu İnşaat adlı özel bir firmada yönetici olarak görev yapmaktayım. Yaklaşık on yıldır bu firmada çalışmaktayım. Aslında eğitimini görüp mezun olduğum asli mesleğime döndüğümde sevinmem gerekirken tam tersine içimde bir burukluk vardı. Basına olan düşkünlüğüm beni Galaksi Yayıncılık'tan sonra da yalnız bırakmadı. Beş yıl kadar kurucusu olduğum Akçakoca Tunç Radyo TV'de reklam müdürlüğü ve spor spikerliği yaptım. Basına olan aşkım bununla da kalmadı: Birçok yerel dergi ve gazetede yayınlarım çıktı. Ama yerel olmaktan öteye geçemeyince ekonomik koşullar her seferinde beni yayın dünyasından uzaklaştırdı. Henüz yayınlanmamış bir de araştırma ağırlıklı romanım var. Eğer başarıp basabilirsem belki bir nebze olsun içimdeki ateşin dinmesini sağlayabileceğim.

Ümit - Necattin Sinanç çizgi roman alanında neler yaptı?


Sinanç - Necattin Sinanç çizgi roman alanında dışarıdan baktığınızda fazla bir şey yapmış gibi görünmüyor. Elbette sevgili Aşkın gibi yeni eserler oluşturmak gibi bir misyon üstlenmedim. Çizgi roman dünyasındaki konumum farklı olacaktı. Buna biraz sonra açıklayacağım. Emek diyecek olursanız Alfa Yayıncılık'ta verdiğim hizmetler bellidir. Her kademede emeğim vardır. Bunu çalışan arkadaşlar da bilir. Paketlemesinden nakliyesine, muhasebesinden kaligrafisine, aylar öncesinden yayınların yapacağı satışları programlayarak planlar yapardık. Her şey saat gibi işliyordu. Galaksi Yayıncılık'ı anlatmaya gerek var mı bilemiyorum. Kurucusu olduğum bu firma için çok şeyimi kaybettim. Ama bundan asla şikayetçi değilim. Tabii ki bütün bunlar çizgi roman için yapılmıştı. Ama biraz sonra anlatacağım nedenleri okuduğunuzda Necattin Sinanç'ın çizgi roman için neleri feda ettiğini anlayacaksınız. Bunu bir gururlanma olarak söylemiyorum. Elbette bir başarısızlıktır ama ben bu başarısızlığı çizgi romanın sırtına asla yüklemedim. Çünkü çizgi romanı çok seviyordum. Ama yapabileceğimin fazlasını yapmak da beni çizgi romandan koparmamaya yetmedi. Yine de mutlu değil miyim? Elbette mutluyum. Aşkın gibi bir kardeşim bu alanda başarısının başlangıcında beni gösteriyorsa bundan daha büyük mutluluk olur mu?

Ümit - Galaksi sürecinden önce Alfa vardı. Orada neler yaşandı? Ülkemizin belki de en doyurucu yayınevlerinden biriydi Alfa. Peki çizgi roman adına neleri başardınız orada?

Sinanç - Alfa yılları hayatımın en unutulmaz yılları. Ben Alfa Yayıncılık'ta zamanında görevimin başında olabilmek için dört saat yol yürüdüğümü hatırlarım. Bu bir özveridir. Elbette bir sevgidir de. Aslında benim yaşantım hep böyleymiş, bunu çok sonradan anladım. Yine de Alfa'nın bende ayrı bir yeri var. Alfa Yayınları'nda ekip bir aile gibiydi. Elbette benden sonra yaşananlardan haberim olmadı. Ama benim dönemimde herkes görevini dört dörtlük yapmaktaydı. Gül Hanım o kadar büyük bir güven duymuştu ki ekibe, çoğu zaman yayınevine uğramazdı bile. Arada bir gelip programları inceler, yapılması gerekenler ya da yapılmış işler hakkında bilgi alır, imzalanacak belgeleri imzalayıp emin bir şekilde giderdi. Bu nasıl mükemmel bir ekibin iş başında olduğunu gösteriyordu. Ast üst yoktu. Herkes özveriyle çalışıyordu. Elbette Alfa Yayıncılık çizgi roman alanında dönemin önde gelen isimlerinden biriydi. Ama bu sadece kaliteli çizgi romanlar yayınlayışından kaynaklanmıyordu. Okura verilen önem, okurla içi içe oluşu, ciddiyeti Alfa Yayıncılık'ı bu konuma getirmişti. Ben Alfa Yayıncılık'ta elbette birçok görev aldım, ama sanıyorum bu alanda en büyük katkım okurlarla olan bire bir diyaloğumdur. Bu sayede birçok okura çizgi roman sevgisi aşıladığımı sanıyorum. Umarım bu röportajı okuyan o döneme ait okurlar vardır. Elbette onlara bu sevgiyi aşıladığım için büyük mutluluk duyuyorum. Yediden yetmişine ayırt etmeden bütün okurlarla aynı düzeyde ve aynı seviyede olmaya çalıştım. Onların farklı insanlar olduğunu hissettirmeye çalıştım. Bir nebze bunu başardığımı sanıyorum. Bu benim diğer hizmetlerimin yanında beni daha çok gururlandırıyor elbette. Yayınları yetiştirebilmek için sabahlara kadar mesailerimiz olmadı mı? Elbette oldu. Ama hepsi birer tatlı anı olarak ama çizgi romana yapılmış hizmet olarak hatırlanacaktır. Bu benim için bir başarıydı Alfa dönemlerinde.

Ümit - Bugün yayınlarda bir patlama var. Okur sayısında da foslama. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Sinanç - Bilgisayar, internet, bilinçlenmiş gelişmiş bir toplum seçenek sayısını arttırmıştır. Elbette yayınların çoğalması normaldir. Kalite var mı, bu tartışılır. Ama bence çok kaliteli yayınlar yapılmakta. Yeni neslin yaratıcılığı çok güzel. Taktir ediyorum. Okur sayısının neye göre değerlendirildiği önemli. Ülkemizin nüfus artış oranına göre mi, yoksa ülkemizdeki kitap okuma alışkanlığının gelişmesine göre mi, yoksa içinde bulunduğumuz eğitim düzeyine göre mi? Bu başlı başına bir sorun değil mi ülkemizde?
Ülkemizdeki çizgi roman okurluğunun foslaması bence ülkemizin eğitim sisteminin foslamasıyla eşdeğerdir. Bu açıkça görülüyor. Eğitim sisteminin çöküşü elbetteki çizgi roman okurunu da etkilemiştir. Eğitim düzeyi yükselmeyince yaratıcılık geriledi, yaratıcılık gerileyince yayıncılık geriledi, buna bağlı olarak okur sayısı geriledi elbette. Bu çok acı. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, üst düzeyde eğitim yapan ülkelere yani, bu hiç de böyle değil. Bir sevgi durup dururken yok olmaz. Yok olmasına sebep olursanız yok olur. Yıllarca çizgi romanlara işkence ettiler ülkemizde, şimdi de can çekişmesine göz yumuyorlar. Her konuda olduğu gibi bu konuda da ne yazık ki en başarısız ülkelerden biriyiz. Üzülmemek elde değil. Yine de umutlu olmak gerekir. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte yeni gençler bu konuya el atacak gibi görünüyor. Umarım düşündüğüm gibi olur.

Ümit - Bir zamanların yayınevleriyle okur ilişkisini bugünkülerle kıyaslayabilir misiniz?

Sinanç - Gerek Alfa Yayıncılık'tayken gerekse Galaksi Yayıncılık'ta yayınevi okur ilişkisi gerçekten ayrı duygusal eksenler üzerine kurulmuştu. Okur yayınevini sahiplenmişti. Hatalarımızda bizi uyarabiliyor ve yayınevine sahip çıkıyorlardı. Eleştiriler elbette vardı. Ama genel anlamda okur yayınevini ikinci adresi gibi yapmıştı. Bu da bize ayrı bir haz veriyordu. Birçok okur yayınevinde yapılması gereken yenilikler, değişiklikler hakkında söz sahibi bile olmaya başlamıştı. Yayınevi okur ilişkisi ağabey kardeş ilişkisine dönüşmüştü. Yakın zamanda yayınevlerinin nasıl çalıştığı konusunda fazlaca bilgi sahibi değilim. Ancak okur yazılarından çok büyük mesafenin oluştuğu gözleniyor. Yaratıcılık ve başarı için bunun iyi olacağını söylemek doğru olmaz.

Ümit - Galaksi kuruldu. Ekibinizi veya çalışma arkadaşlarınızı, onların çalışmalarınıza bakış açılarını, neler yaptıklarını anlatabilir misiniz?

Sinanç - Galaksi Yayıncılık bende derin bir yara bırakmıştır. Aslında Alfa Yayıncılık'taki gibi organize bir ekip yoktu Galaksi'de. Bunu oluşturmayı zamana bırakmıştık. Alfa Yayıncılık'tayken emeğimin karşılığı olarak elde ettiğim kazancımı yatırmıştım Galaksi Yayıncılık'a. Kuzenim Tuncay Tosun'la birlikte kurduğumuz Galaksi Yayıncılık'ta tüm kararları ben alıyordum. Tuncay’ın yayıncılık konusunda tecrübesi yoktu. Önceden planlanmış bir iş miydi? Evet, daha Alfa Yayıncılık'tayken Galaksi Yayıncılık'ın hayallerini kuruyordum. Hatta boş zamanlarımda yayınevinin programı ile izleyeceği yoldan tutun logosuna kadar her şeyini hazırlıyordum. Ve o an geldi, Galaksi Yayıncılık hayata gözlerini açtı. Aşkın'a hak veriyorum: Doğrudur, prematüre doğmuştu Galaksi. Ama unutulmamalı ki evladı sakat doğsa da insan "evladımdır" deyip son ana kadar mücadelesini sürdürmüyor mu? Galiba benim en büyük hatam da bu oldu.
Mükemmel bir yayın seçmiştim. Teks gerçekten tüm dünyada en fazla okura sahip kitaplardan biriydi. Aslında düşüncem Teks’i orjinaline yakın ölçülerde çıkarmaktı, ama ekonomik koşullar buna engel oluyordu. Geleceğini düşünmeliydim yayınevinin. Öyle de yaptım. Teks'le ilgili üç aylık plan hazırladım. On bin tirajla başlayacaktım. Maliyet hesaplarını çıkardığımda gördüm ki %32’lik satış kendisini kurtaracaktı. Satabilir miydi? Okur araştırmalarımda satabileceğini öğrendim. Bu benim için büyük bir mutluluktu. Galaksi’nin başlangıçlarında duyduğum hazları şimdi anlatmak imkansız. Tüm baskılar hazırlanmış iş sadece mücellit işine kalmıştı. Bir de dağıtım anlaşması yapmam gerekiyordu. Sevgili Aşkın bu dönemlerde çok destek oldu bana. Kendisine minnettarım. Büyük bir dosttu benim için. O dönemlerde YAYSAT dağıtım dışında bir de Birleşik Basın Dağıtım vardı. Tüm prosedürleri tamamlayıp yayın dağıtım başvurumu Yaysat’a yaptım. İki gün sonra cevap yazısını aldım. Ve beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü Yaysat %40 dağıtım hakkı istemişti benden. Bunun üzerine maliyeti koyduğumuzda %60 gibi bir satış yakalamam gerekiyordu. Bu imkansızdı. Bütün hayallerim o cevap yazısında gömülü kaldı. Yaptığım itirazlar ve ricalar yetersiz kaldı. Alfa Yayıncılık için alınan %20 dağıtım payı beni yanıltmıştı. Hatta bazı yayınlarda %15 alınıyordu. Basılmış yayınları ne yapacaktım? Acaba okur bana bir sürpriz yapabilir miydi? Bütün umudum okura kalmıştı. İlk dört sayı ortalaması %39 idi. Aslında fena da satmamıştı. Ama bu asla yeni sayıları devam ettirmeme imkan tanımayacaktı. Yine de bırakmayıp telif haklarını aldığım sayıları basma kararımdan vazgeçmedim. Neticede Teks’in okur yüzdesi ortaya çıkmıştı. %35 ile %45 arası. Ben bütün bu olaylar olmasaydı Teks'in çok daha başarılı bir satış elde edeceğine inanıyordum. Çünkü Aşkın da biliyor, alışılmışın dışına çıkarmayı düşündüğümüz Teks’le ilgili çok daha farklı planlarımız vardı. Aşkın Güngör'ün Galaksi Yayıncılık için sarf ettiği emeği göz ardı edemem. En fazla emeği geçenlerden biridir. Onun bir gün çok başarılı bir yazar olacağına o dönemlerde de inanıyordum. Galaksi Yayıncılık eğer buna önayak olduysa bu da ayrı bir gurur olmalıdır. Galaksi Yayıncılık'ın prematüre doğuşu ölümünü hızlandırdı. Elden ne gelebilirdi? Elbette çalışanlar üzülecekti, ama bu sonun gelmesine engel değildi.

Ümit - Galaksi kurulmalı mıydı? Sevimsiz bir soru farkındayım, ama Galaksi hangi açığı kapatacaktı, çizgi romanımıza neler katacaktı, hedefleri neydi, ne oldu?

Sinanç - Galaksi kurulmalı mıydı? Elbette kurulmalıydı. Ama Türkiye şartlarında haklısınız, kurulmamalıydı. Galaksi sıradan bir çizgi roman yayınevi olmayacaktı. Galaksi'yi kurarken çizgi romanla çizgi film dünyasını birleştirmeyi hedeflemiştim. Bu yolla çizgi roman okurunu foslanmaktan kurtarabilecektim. Galaksi Yayıncılık'ı düşündüğümde gözlerimi kapar, binlerce çizgi roman yazarıyla çizerinin dev bir plazada harıl harıl yeni eserler ürettiğini görürdüm. Tüm dünyaya filmleştirilmiş eserlerin pazarlandığını görüyordum. Bu hedeflenmiş bir düşünceydi, bir hayal değildi. Ne yazık ki hayal olarak kaldı.

Ümit - Tex’le ilgili pahalı telif ödediğinizi öğrendik. Elbette satışa da yansıyan bir durum bu. Bu konunun detaylarını sizden öğrensek.

Sinanç - Teks’le ilgili yüksek telif ücreti ödediğim doğrudur. Bu maliyeti etkiledi elbette. Ancak zaten bütün maliyet hesaplarını yapmıştım. Tabii ki telif ücreti de bunun içindeydi. Ama hiç telif ücreti ödemeden bu yayınları alsaydım bile yine de dağıtım şartlarının altından kalkamazdım. Yukarıda da belirttiğim gibi, en büyük sebep dağıtımdı. Ayrıca yaptığım anlaşma gereği ilk on sayı için bu rakam geçerliydi. Sonraki her on sayıda bu oran aşamalı olarak %30 indirilecekti. Ama devam edemediğim için böyle bir yanlış fikirle karşı karşıya kaldım. Aslında ilk 40 sayıya ulaştığımda Conan'la telif ücretleri aynı düzeye inecekti. Tabii bunun yanında yeni yayınlar alma imkanı da doğacaktı.

Ümit - Dağıtım… Yayın evlerimizin en büyük sorunu. Galaksi tek yayınla çıktı okurun karşına. Bu doğru bir hareket miydi? Birkaç yayın, daha kapsamlı bir pazar payı kapmada kolaylık sağlamaz mıydı? Belki de Galaksi’nin kurulması biraz daha ileri tarihe alınmalı ve daha güçlü bir alt yapıyla ortaya çıkmalıydı. Yoksa dağıtım yine de bitirir miydi tüm çizgi roman basma hevesini?

Sinanç - Galaksi’nin erken verilmiş bir karar olduğu fikrini onaylıyorum. Ancak birkaç yayınla birden piyasa girsek de dağıtım firmasının daha düşük oranla yayını dağıtmayacağı belliydi. Galaksi’nin Alfa’daki gibi sağlam iade stoku da yoktu. Alfa Yayıncılık bu stoklardan çok iyi yararlandı. Hatta Galaksi’nin iadelerinden bile faydalandı. Ama haklısınız. Yine de dağıtım bir gün çizgi romanı bitirecekti. Ben bunu o zaman Yaysat’tan aldığım cevaptan sonra anladım. Bu kaçınılmazdı. Ekonomik güç çizgi romanın hayatına süre biçmişti. Ve neticede de öyle oldu. Bu da her ne kadar erken verilmiş bir karar gibi görünse de, yayınevinin ne kadar güçlü olacağına bağlı elbette ve bu Galaksi’nin eninde sonunda aynı akıbete uğrayacağı anlamına geliyor. Ama yine de en çok beni üzen sevgili Aşkın’ın deyimiyle prematüre doğuşuydu.

Ümit - Özellikle bugün yayıncılık yapan daha doğrusu işe yeni başlamış veya başlayacak olan yayıncı adaylarına neleri öneririsiniz? Sizin zamanınızdaki koşullarla şimdi arasında bir fark olmuş mudur? Yoksa yayıncıların dertleri yine aynı mıdır?

Sinanç - Günümüzde hangi iş olursa olsun tamamen ekonomiye bağlanmış durumda. Nasıl ki bir süper güç olarak dünyaya hükmetmeye ve ezmeye uğraşan bir Amerika varsa, yayın dünyasında da süper güçler var. Bunların karşısında süper güç olmadığınız sürece hiçbir zaman başarılı olunamayacağı bir gerçek. Yayıncılık hevesinde olan arkadaşlara tavsiyem, çarpışmayı pistte, meydanda değil, pistin dışında sürdürmeleri. Ne zaman kendilerini piste çıkmaya hazır hissederlerse o zaman çıksınlar. Artık internet dediğimiz sanal bir dünya var. Birçok yayın sevdalısı insan birliktelikler kuruyor sanal dünyada. Bence yayın dünyası bir gün kendini tamamen sanal dünya içinde bulacaktır. O nedenle şimdiden bu sanal dünyada kendilerine bir yer bulsalar belki daha başarılı olacaklardır. Birçok örnek görmek mümkün. Bizim zamanımızda teknoloji bu kadar gelişmiş değildi. Çok da kör bir dünyada yaşamıyorduk elbette. O zamanlarda kendinizi tüm dünyaya anlatmanızın bir tek yolu vardı: Muhteşem bir eser bırakmak. Şimdi öyle mi? Tabii ki muhteşem eser bırakmak çok daha güzel, ama şimdi sanal dünyada kendinizi bütün dünyaya tanıtmak çok kolay. Yeter ki o eseri oluşturabilesiniz. Yine de yayıncıların bazı dertleri hiç değişmemiş. En başta da okur sıkıntıları. Ne yazık ki okur günden güne azalmaktadır.

Ümit - Çizgi roman okurlarına söylemek istedikleriniz var mı? Bir çoğu çizer, yazar veya yayınevi sahibi olup çizgi roman basmak istiyor şüphesiz. Onlara neler önerirsiniz?

Sinanç - Bir yeğenim var, ODTÜ bilgisayar ve mimarlık mezunu. Şimdilerde internet üzerinden muhteşem çizimler yapmakta. Adı Haydar Sinanç. Onu karşıma alıp da şöyle gözlerine baktığımda, ta derinliklerde bir yerlerde aşk görüyorum. Çizim aşkı. Bu işe meraklı arkadaşlara tavsiyem bu aşkı yakalamaları. Bu bir aşk, bir sevgi, sevgisiz oluşturulacak bir olay değil bu. Elbette birliktelik gerekli.
Çizgi roman dünyası yok olup gidecek bir dünya değil. Ben ne kadar okur sayısının azaldığını bilsem de temelde her gün kendini geliştirdiğini ama sürekli şekil değiştirdiğini görüyorum. Bunu kendi içinde, kendi bünyesinde takip etmek bence en doğrusu. Kalıplaşmış şekillere takılıp kalınması en fazla zararı verecektir.

Saygı ve Sevgilerimle...

Necattin Sinanç

Not: Yaklaşık 2 sene önce yapılan bu söyleşinin metni birçok başka dosya gibi bilgisayardan kaybolmuştu ben askerdeyken. Yedekleme yaparken silmişlerdi(!). Silinmemiş. Geçenlerde buldum ve hemen paylaşıma sundum.

Ümit Kireççi

1 yorum:

Aşkın Güngör dedi ki...

Sevgili Ümit'i böylesi harika bir söyleşinin mimarı olduğu için kutlamak boynumun borcudur. Ve evet, başlık konuyu tam on ikiden vuruyor: Kayıp Halka. Galaksi Yayıncılık Türk çizgi roman yayıncılığının kayıp halkalarından biriydi. Şu ana dek. Bundan böyle Türk Çizgi Roman Tarihi üzerine araştırma yapanlar Galaksi'ye ve Necattin Sinanç'a ulaşmakta eskiye oranla daha şanslı olacak. En azından o meçhul araştırmacılar için Galaksi'yle yaratıcısı koyu bir bilinmezlik maskesinin altında kalmayacak. Bu bile bir şeydir.

Gönül ister ki sevgili Ümit'in uzun zamandır yürüttüğü bu röportajlar Türk Çizgi Romancılığının Gölge Kahramanları diye bir kitapta bir araya gelsin ve o kitap başucu eserlerimizden biri halini alsın.

Teşekkürler Necattin Sinanç...

Teşekkürler Ümit Kireççi...

Ve... teşekkürler Galaksi... İyi ki vardın!

Linkler

Related Posts with Thumbnails