Morg Sokağı Cinayeti’nden günümüzün çok satan listelerine uzanan çizgide polisiye romanlar okurdan itibar ve ilgi gördü. Birçok polisiye kahramanın adı o kitapları okumamış olanlar tarafından bile bilinir.
İlk polisiye romanı Edgar Allen Poe’nun yazdığı söylenir... Yani içinde hafiye olan ve bir cinayeti çözen ilk romanı. Adı Morg Sokağı Cinayeti, detektifin adıysa C. Auguste Dupin...
Günümüz dünyasında polisiye romanlar hep ‘en çok satan kitaplar’ listelerinin başına kurulur. Poe, Morg Sokağı’ndan sonra Marie Rogét’nin Esrarı ve Çalınan Mektup adlı romanlarında da Dupin’i geri getirir.
Profesyonel bir dedektif değildir Dupin. Bu cinayetleri araştırmak, onun için bilmece çözmek gibi bir şeydir. Kendini suçlunun yerine koyar; onun beynine girer, onun gibi düşünmeye çalışlarak kimliğini saptar sonunda. Poe, Dupin’i, yarattığında ‘dedektif’ diye bir sözcük yoktu dünyada. Ama Dupin, Arthur Connan Doyle’un Sherlock Holmes’una yol vermiştir.
Doyle, her fırsatta, Dupin’den çok etkilendiğini anlatır durur.
Ama bugün dünyada dedektif dediğiniz an ilk akla düşen, Sherlock Holmes ve hem yakın dostu hem de yardımcısı Doktor Watson’dır.
Daha eskilere giderseniz, örneğin 1828 yılına, Fransız Emniyet Bakanı Vidocq’un Yayınlanmamış Anıları adlı bir öyküye uzanabilirsiniz. Daha da eskisi Voltaire’in Zadig adlı kitabıdır ki 1748’de çıkmıştır ortalığa.
Ama, edebiyat dünyası Dupin’i ilk detektif roman kahramanı olarak kabul eder.
Hem Sherlock Holmes hem de Agatha Christie’nin ünlü, Belçika asıllı, Hercule Poirot’su, Dupin’den esinlenerek yazılmış... Doyle de, Christie DE böyle söylüyor en azından.
Hatta ilk yayınlanan Sherlock Holmes öyküsü A Study in Scarlet’ta, Doktor Watson, Holmes’u Dupin’e benzetir. Ama Holmes hemen karşı çıkar: ‘Bana iltifat ettiğini sanıyorsun doktor! Ama Dupin... bence... sıradan bir adamdı!’
Nice yazar Dupin’den vaz geçemez. Kimi onun Edgar Allen Poe’nun ta kendisi olduğunu belirtir. Dupin, çizgi romanlara bile konu olmuştur. Ünlü Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti adlı çizgi romanda, arada bir de olsa Dupin, ‘konuk’ olarak cemiyete uğrar.
En son 2007 yılında, Edgar Allen Poe Mars’ta adlı, Randy ve Jean-Marc Lofficier adlı yazarların romanında karşımıza çıkar, Dupin...
Dedektifi, edebiyatla karışık romanlardan çıkarıp, sokağa, çok geniş halk yığınlarına indirgeyen yazarsa Mickey Spillane’di. ‘Dudaklarıyla Sevişen, Yumruklarıyla Dövüşen’ hafiyesi Mayk Hammer, yüz milyonun üzerinde satmıştır bütün dünyada. Hatta ünlü yazar Kemal Tahir bile, iki Mayk Hammer romanı yazmıştı, Mickey Spillane’in adıyla da yayınlanmıştı bunlar. Hiç ABD’ye gitmeden nasıl yazdın? ‘ diye sorulduğunda, Kemal Tahir’in yanıtı ilginçtir: ‘Açtım önüme New York haritasını, adamı dolaştırdım kentin sokaklarında...’
Türk edebiyatında gerçek anlamda polisiye romanına raslayamazsınız bence. Çünkü Türkiye’de ‘özel detektif’ diye bir kavram yoktur. Tek polisiye diyebileceğimiz roman dizisi Peyami Sefa’nın, Server Bedii takma adıyla yazdığı, Cingöz Recai’dir.
Cingöz’ün peşindeyse Polis Müfettişi Mehmet Rıza dolanır durur. Bu romanlara Yeşilçam’da el atmış, Cingöz’ü ilk kez, 1954’de Metin Erksan filme çekmiş, başrolde de Turhan Seyfioğlu oynamış... Sonra 1969’un Cingöz’ü, Ayhan Işık’tır...
Cingöz Recai, tümüyle Kibar Hırsız Arsen Lüpen’den esinlenmiştir. Helal para kazanana dokunmaz, haksız yolla servet sahibi olanları dolandırır. Kazançını da fakir fukaraya dağıtır; bir tür Robin Hood’dur aynı zamanda...
Az kaldı unutuyordum: ‘Alzheimar’a yakalanmamanın yollarından biri de, bol bol polisiye roman okumaktır. Çünkü okur, detektifle birlikte cinayeti çözerken sürekli beyni çalışmaktadır!’ diyen, Harvard Tıp Akademisi’nin bir çalışması da 1998’de yayınlanmıştır...
AZİZ ÜSTEL
austel@stargazete.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder