27 Ekim 2007 Cumartesi

DRUUNA ve SERPİERİ Söyleşisi



1999 yılı ÇAPAK 3 sayısı için yapılan bu çevirinin paylaşımı bu güne kalacakmış. Kısmet J (Ü.K.)

.... VE SERPIERI DRUUNA’YI YARATTI




Balık etinde ve çekici kilitleyen bakışları ve vahşi hatlarıyla işte DRUUNA. İtalyan Paolo Serpieri’den bir x ve bk kahramanı.

11 dile çevrilmiş bir erotik – fantastik yapıtlarıyla ünlenen en büyük Çr festivallerinde onurlandırılmış 50 yaşındaki bu Venedik’li, kontrolden çıkmış androidlerin ve canavarların evreninde tasarımını biçimlendiriyor. Hayali bir dünya mı? Pek değil. Bu sapkın çiziktirmelerin arkasında yüzyılımızın sonlarından görüntüler şekilleniyor. Druuna’nın bakışlarından yaratıcısının o ana değin karşılaştığı kadınların tümü yansıyor. Hikayenin 5. bölümü “Mandagora’yı” beklerken (eylül civarı) Druuna X’ten seçilmiş görüntüler eşliğinde söyleşiyoruz:

Çok özel kahramanından seçkin çizerine. 29 Şubat 1944 doğumlu Sepieri doğum gününü 4 yılda bir kutluyor! Zamanla arasındaki bu tuhaf ilişki Roma’ya sürülmüş bu Venediklinin erotizme başlamak için neden 40 yıl beklediğini açıklıyor. 1985’te yaşıtları şöhretlerinin saltanatını sürerken Sepieri delikanlılık ateşini yeniden harlatıp kökten bir konu değişikliğine gider. “Morbus Gravis’ten” sonra macera ÇR devrini kapatır. Gelecek zamanların Justine’i Druuna şaşırtıcı bir BK destanında belirir.

Birkaç anlatı: Sepieri ilk önce bir erkek kahraman düşlemiş, o zaman yüzü de aynı bir kızılderili kadınına benziyormuş! Mobus Gravis’in ilk karesinden itibaren karakter damıtılmış. Druuna cinsellik kültürü yüksek günümüz dünyasından uzayın bir yerlerinde türemiş yapay bir gezegene düşmüş bir kadın 1987’de destanın ikinci cildi Druuna amatör erotik fantezi ürünlerin arasından sivrilip kutsanıyor. 8. Sanatın tanrısalları Valentina ve Barbarella arasında yerini alıyor. Sıklıkla – resimlere bakınız – arkadan çizilmiş. Neden? Çize yanıtlıyor: “Çünkü onun üstüne gelen bir dünyanın üstüne yürüyor. Ayrıyeten ben biçimli bir kalça formunun kadında şehveti en çok vurgulayan görüntü olduğunu düşünüyorum. O bir hayat, bir gülümseyiş.

Newlook: Druuna’nın nasıl doğduğunu anlatır mısınız?

Sepieri: Druuna’dan önce uzun süre macera ve western ÇR ile uğraştım. Davut ve Golyat’ın öyküsünü, hatta İsa’nın yaşamını bile çizdim. 1984’te geçmişim üzerine düşünürken ve yaptığım yolculuklardan olduğumu anladım. Kadın bir Bk kahramanı. Bir bileşim; yolculuklarım boyunca gördüğüm, tanıdığım, sevdiğim kadınların bir sentezi. Druuna böyle doğdu. Başlarda bu denli “Sıcak” bir yaratıya girişmeyi düşünüyordum; yalnızca biraz psikolojisini geliştirmeyi planlıyordum, ancak şehvet hemen onu izledi ve tabii ki en sonunda da erotizm. Bugünlerde sadece Druuna’yı yaşıyorum diyebilirim. Hayatta en çok ilgilendiğim, bana soluk aldıran şey o.

N: Druuna’da hangi kadınlardan ilham aldınız?

S: Yaklaşık yirmi yıldır seyahat ediyorum. Venedik’li olmanın verdiği bir şey bu . Öncelikli olarak yolculuk anılarım ve Kuzey Afrika’da yaşadıklarım Drunna üzerinde etkin oldu. O tipik Akdenizli teninden anlaşılabilir bu. En yoğun etkileşimleri oralarda yaşadım. Orada cinsellik yasaklı bir konu, kadına ise aşağı bir varlık gözüyle bakılıyor. Ancak o olmadığı kadar büyüleyici. Valérie Kaprisky “La Femme Publique” (orta malı*) filminde aynı derecede etkiler.

N: Bu kağıt kahraman sizin için neyi temsil ediyor?

S: Aynı anda hem vahşiliği hem saflığı hem de kadınsı bir sapkınlığı. İyiliğin peşinde olan bir kadın ansızın kendini duygularını kontrol edemeyen erkeklerle deliliğin içinde buluyor.

N: Peki ya kadın?

S: Benim için her zaman bir gizem kaynağı olmuşlardır. Bizim geçmişimize, evrensel tarihimizle ilintili bir şey bu. Kadının sayesinde hazzın kaynağını keşfettim ve arzularımın patikasında tırmanabiliyorum. Druuna benim adıma bu keşfi sürdürüyor.

  • Filmin türkçe adı bu olmayabilir, ben böyle çevirdim.

N: Çizimleriniz bir psikanaliz biçimi sayılabilir mi?

S: Bu doğru, çizimlerime bilinçaltımı yansıtıyorum çizerken henüz karşılaşmadığım bir kadın formu ediniyorum, en azından kafamdan şöyle geçiyor. Burda bir yüz orda vücut başka bir yerde sırt, daha uzaklarda bir görüntü. Kimbilir belki bir gün tam üzerine düşeceğim. Bana anlattılar ki 993 Angouléme festivalinde hikayelerimin satıldığı bir standda duran kadın tıpa tıp ona benziyormuş! Orada olduğum halde bir şey göremedim, çok yüksekteydim.

N: Neden bilimkurgu evreni?


S: Çok basit; çünkü kişiliğim sanki uzayın bir yerlerindeki yapay bir gezegende yaşıyor ve evriliyor gibi hissediyorum. Bu insanoğlunun gerilemesini temsil ediyor; toplumumuzu yöneten bir barbarlık evresi hali.

N: Yani kötümsersiniz...

S: Evet ve hayır. Yaptığım işte kadın benliği kötüyü temsil eden varlıklarla kuşatılmış durumda. Öyle ki, şiirsel olarak, bir tuz madeninin içinde kaybolan bir pırlanta gibi. Öyle görüyorum ki bir şiddet ve hoyratlık deryasına atılmış kadınlar paradoksal olarak kendiliğinden pozitif değerleri yüceltiyorlar. Güzellikleri, bu kızıl etlerle ve avını arayan dokungaçlarla dolu magmanın içinde daha bir estetik ve çekicilik kazanıyor.

N: Hiç maşizmle suçlandığını oldu mu?

S: Elbette ki oldu. Başarılarım kadar albümlerim ortalama 100.000.- kadar basılıyor. Baş ağrılarım da oluyor; zira İtalya yetişkinler için Çr olayına pek aşina değil. Bir pornocu olmakla da sürekli suçlanıyorum. Aynı şekilde feministlerin de nişan tahtasıyım Eleştirileri gülünç buluyorum zira bir çok İtalyan kitaplarımı satın alıyor. Velhasıl bu eleştirilere pek katılamıyorum. Tabii cinselliğin sevimsiz yönünü, tecavüz vs. gibi de resmetmiyor değilim, ancak elbette ki okuyucuyu kendisini Druuna’ya sahip olan canavarların yerine koymasını tasvip etmiyor ve bunu önermiyoruz. Bu mazoşist ve hastalıklı bir tutum olurdu.

N: Bugünü İtalya’sında mutlumusunuz?

S: İtalya taşrayı andıran bir ülke olarak kaldı. Benim yaşadığım yerde ikiyüzlülük çok yoğun. Son seçimlerden önce biraz ümidim vardı ama sonra ... Konuşulan ilerici yaklaşım türlü numaralarla ve siyasi manevralarla bastırılıyor. Endişem sansürün yeniden boy göstermesi: Son olarak polis heteroseksüel çiftlerin yaşadığı evlere sıkça baskınlar düzenlemeye başladı. Bunlar istisnai olabilir ancak başka olumsuz kıvılcımlarda görülüyor.ortalıkta ve ben despot ahlakçılığın İtalya'ya geri dönmesinden korkuyorum.

Evirip – çeviren : Özgür TACER

Hiç yorum yok:

Linkler

Related Posts with Thumbnails