Ümit Kireççi
...
Sandman’in 11. cildi olan “Ebedi Geceler”i tekrar
okuduğumda sıra “Bir Yıldızın Kalbi” hikayesine geldiğinde küçük bir ayrıntı
çekti dikkatimi. Sonra biraz daha dikkatli okuyunca ve ayrıntılara odaklanınca
bir başkasını gördüm, derken bir baktım ben daha önce bu hikayeyi okuduğumda
aslında çok da bir şey anlamamışım. Aslında Neil Gaiman bu kısacık hikayede DC
Comics evreninin oluşumunu almış kaleme.
Beni allak bullak eden “Bir Yıldızın Kalbi” hikayesini
okuldaki görevime giderken serviste okudum. Ayrıntılar kafamı öyle karıştırdı
ki hemen okuldaki bir bilgisayarın başına oturup hikayeyi minik minik parçalara
ayırarak araştırdım. Sonra da her edindiğim bilgiyle gülümsedim. Hatta bir ara
öyle bir ayrıntıya denk geldim ki kahkaha attım diğer öğretmenlerin şaşkın
bakışları altında. Bu halime alışık olduklarından sorun olmadı ama yine de
“bilgilendim” diye kahkaha atmak bir tuhaf gelebilir başkalarına onu
söyleyeyim… Evet, o gün belki de en az 10 bilgi edindim. Bunu da coşkulu bir
şekilde facebook’taki hesabımdan paylaştım. Gelelim bu bilgilerin önemine:
1 – Hikayeyi çözümlemenin keyfi
2 – Superman’e uzanacak bir galaktik göndermeyi görmek
3 – Dünyanın oluşumu hakkında bir detay
4 – Green Lantern’lara dair müthiş bir bilgi
5 – Bir felsefe akımıyla çizgi roman arasındaki bağlantı
6 – Astronomik bir ayrıntı
7 – Ve bu üsttekileri birbirine bağlayan birçok başka unsur.
Bunları öğrendim 19 sayfalık bir Neil Gaiman çizgi
romanından.
Hikayeyi özetlersek:
Sandman (Düş, Morpheus), kız kardeşi İhtiras’ın
yardımıyla Parıltının Killalla’sını (kabaca söylersek) tavlamıştır. Bu ölümlü,
mavi tenli, yeşil alevlerin vücudunu sardığı kadını kozmik bir toplantıya davet
etmiştir üstelik. Zaten hikaye de bu toplantının yolunda başlar. Toplantıyı mavi
bir alevden oluşmuş gibi görünen insan biçimli Mizar düzenlemiştir. Yanında
kırmızı alevlerden oluşan Rao, yeşil alevden oluşan Sto-oa ve ergen bir
çocuktan hallice sarı alevden oluşan Sol bulunmaktadır. Bu toplantıya birçok
başka tanrısal varlık da davetlidir, onlar da icabet göstermişlerdir,
kalabalıktır ortalık. Killalla bu
toplantıdaki tek ölümlüdür. Daha sonra beklenmedik bir şey olur, İhtiras’ın
tuhaf mizah anlayışıyla tekrar baştan çıkarılarak Sto-oa’ya aşık olur. Sto-oa
da ona. Düş’ü aldatır. Hikaye de bu yeni aşkla biter.
Benim bu hikayede dikkatimi ilk olarak kırmızı alevden
oluşan Rao çekmişti. Bildiğimiz üzere Rao Superman’in memleketi Krypton’un
tanrısıdır. Hikayenin bir yerinde Düş’ün kız kardeşi Umutsuzluk “Bir düşün Rao, dengesiz
tabiatlı bir gezegene hayatı getirmek, hayatın güzelliğini arttırmaz mı? Her an
patlayabilecekse…” demektedir. Rao da ona “Hiç böyle düşünmemiştim!” yanıtını vermektedir.
Anladınız değil mi? Daha Krypton’un üzerinde yaşam oluşmamış, Superman’e
gelesiye kadar belki de milyarlarca yıl var ve bu toplantının tarihi… Tarih
verebilir miyiz?
Bunu geçelim bir de Superman’in kırmızı güneşte gücünü
kaybedişini hatırlayalım. Ve bu güneşin Krypton’un tanrısı oluşu ayrıntısını.
Anladınız işte, Rao aslında Krypton’luların hayat verdiği için taptıkları
güneşleridir aynı zamanda.
Peki ama toplantıyı düzenleyen Mizar kimdir? Bunu da
internet açıkladı bana. Mizar bildiğimiz Ursa Majordur. Yani bildiğimiz Büyük
Ayı yıldızıdır (güneşi). Ama öte yandan Mizar’ın asıl anlamı Arapça kökenlidir:
Kuşak/kemer. Neil Gaiman güneşin Arapçasını kullanmaktadır hikayede.
Yeşil alevlerden oluşan Sto-oa ise dikkatli gözlerden
kaçmayacağı üzere OA gezegeninin güneşidir. OA gezegeni de bilindiği üzere
Green Lantern’ları kuran Guardians of the Universe olarak bilinen ırkın merkez
gezegenidir. Ve Sto-oa ölümlü mavi tenli bir kadına aşık olur bu öyküde. Hem de
vücudunu saran yeşil alevleri kontrol edebilen Killalla adlı bir kadına.
Rakamla belirtemeyeceğim bir tarihte, belki de evrenin en
büyük uygarlıklarının kurulmadığı bir zamanda gerçekleşen bir toplantıda
güneşleri görmek harika bir his değil mi? Hem de daha yörüngelerinde dolaşan
gezegenlerde yaşam bile oluşmamışken. DC Comics evreninin en büyük efsaneleri
kurgu dünyasına adım atmamışken. Aklınız o kadar gerilere gidebiliyor mu? Neil
Gaiman’ın gitmiş. Hatta hınzırlık yapmış ve Killalla’yla bir de köken
başlatmış.
Killalla, Maltus gezegeninden gelen bir kadındır. Düş
onu “Parıltı’dan Leydi Killalla…” olarak tanıtır. “Genç dünyalardan birinden
geliyor… Onun dünyasının adı OA.” diye de bizim yaşlı olarak bildiğimiz
gezegenini anlatır. “Kültürünün beş yüceden biridir” diye de görevini tanımlar.
Ancak yücelerin işlevlerini de şu şekilde açıklamaktadır “rahip, sanatçı, polis”. Tanıdık
geldi mi bu üçleme? Evet, Killalla, Guardians of the Universe ırkının
atalarındandır. Maltus da ana vatanları.
Atlamadan belirteyim bu gezegenden DC
Comics evreninin iki güçlü ırkı Zamaron ve Controller de türemiştir. Killalla,
OA’nın yeşil parıltısını kontrol eden ve ona hükmeden ilk fertlerden biridir.
Olay bu ya, Killalla güneşine aşık olur hikayede, Sto-oa’ya (OA’nın Işığı),
onunla uzun bir ömür sürer, öldüğünde de güneşinin kalbine gömülür. Ve biz bu
yeşil enerjinin daha sonra Green Lantern’ların güç yüzüğünde kullanılacağını
biliyoruz. Yani Killalla gizliden gizliye hep bizleri ziyaret ediyor olur bu
durumda. Hem de sevdiceğinin yüreğinde ebedi istirahatini ederken.
...
Neil Gaiman’ın yazdığı Miguelanxo Prado’nun çizdiği “Bir
Yıldızın Kalbi” (The Heart of the Star) “Ebedi Geceler” (Endless Nights) cildinde hepi topu 19 sayfalık
bir yer kaplıyor. Ve nasıl olmuşsa ben Rao dışındaki ayrıntıları her okumamda
kaçırmışım bugüne dek. Oysa görüldüğü üzere küçücük öykü DC Comics evreninin
milyarlarca yıl öncesindeki aşamaları anlatıyormuş.
“Daha başka bir şey yok mu öğrendiğin?”
diye soran olursa yanıt vereyim “Var, onun yazısı da pek yakında burada olacak!”
Bir Yıldızın Kalbi - Ebedi geceler
Neil Gaiman – Miguelanxo Prado (2003)
Çeviri Koray Özbudak
Editör – Egemen Görçek
Laika Yayıncılık, 2011
Çizgiyle kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder