30 Ocak 2009 Cuma

Çizgi Romanda Kürtçe Açılımı

Gelek caran tiştên nêzik dikevin kulabê dûrahiyan… û bi hêzeke ku neyê zeptê mirov dikeve şerekî ku sedemên jiyanên xwe yên dûr; nêzikahiyan zept bike. Qehremanê ku pirtûkê bi me dide nasîn ji parzûna rengan sedemên jiyanê nîşanî me dide. Di destekî xwe de dûrahiyan di destê dî de nêzîkahiyan dide ber roniya rojê… Di ronahiyên dûmaliyan de li cem rûyê qehreman, di gera dîrokê de kesayetiyên demguhêr em dibînin. Bi vê nerînê JARO gerokekî dîrokê ku bi pey nemiriyê ketiye ye.Bi vê gera xwe bi qasî dûrbîniya me, me bi nêzikahiya me re jî rû bi rû dihêle. JARO qîrînên dîrokê şîrove dike. Bi xwendinê em fêr dibin ku JARO; xwestekên me yên ku bûne xwîn û di nav demarên me de gerê didin xwe û em bêrawestan li pey wan dibezin, dinirxîne. Û piştre JARO xemgîniyekê dirêse di nav perdê dilê me de. Her çendî pirtûk rûpelên xwe bi mirina JAROyê ku li pey nemirinê digere jî bigire, diyariyeke ku sûdewariyên mezin jê peyda bibin diyarî gel dike…

Fırat PENABER

Mirina Jaro’da ölümsüzlük arayışı... Uzun bir çalışmanın sonunda “Mirina Jaro” (Jaro’nun Ölümü) adlı çizgi roman kitabını Levent Özkan’ın çizgileriyle Berçem Yayınları’ndan çıktı...

Yazar Mamê Elî, Mirina Jaro’yu 7 -12 yaş çocuklar için bir tarih kitabı olarak planlamış. Bazı Kürt tarih kahramanlarının isimlerini verip, haklarında 3 - 4 cümle yazmak istemişti. Ancak daha sonra fark etmiş ki, tarih başlı başına yazılması gereken bir konudur. Bunu fark edince kitabı melodik bir hale getirmek için kafiyeyle, ölçüyle yazmaya başlamış. Okuyucuların sıkılmadan okuyabilmesi için de kısa cümleler kurmuş. Fazlaca detay vermeyen yazar, iki ay sonra bir çizerle görüşmüş. Başlangıçta amaç, araya çizimler atmak, yani görsellikle desteklemek olmuş. Örneğin, Gilgamêş’ten bahsediliyorsa, o sayfaya Gilgamêş çizilmeliydi. Fakat eser kendini yazdırdı ve çalışma bir çizgi romana dönüştü. Ve kendini yetişkinler için de okunabilir hale getirdi.

JARO İLK KÜRTÇE ÇİZGİ ROMAN KAHRAMANI
“Çizgi roman demek ne derece doğru bilmiyorum, çünkü bu bildiğimiz çizgi romanlardan çok farklı” diyen yazar Elî, “Şöyle bir şey düşünün; 258 beyitten oluşmuş bir mesneviyi çizimlerle görünür hale getirmeye çalışmış bir çalışma” diyor. Anlatımlara göre çizimi yapan Levent Özkan, Kürtçe bilmediği halde kitabın ruhuna göre karakterleri çizmiş. Yazar, Jaro’yla edindiği ilk tecrübe; “her şeyi yapamayacağım oldu” diyor ve ekliyor “Eksikliklerimize rağmen çalışma boyunca epey eğlendiğimizi söyleyebilirim. Çizimlerin renklendirilmesi işine fotoshopu öğrenerek başladık. Tamamen bir deneme-yanılma usulüyle öğrendik.” Yorucu olduğu kadar zevkli bir çalışma olduğunu da ekleyen Mamê Elî, asimile olmuş bir Kürt ile olmamış bir Kürt’ün ortak çalışması olarak okuyucuların beğenisine sunmuş eseri. Berçem Yayıncılık tarafından yayımlanan kitap, okunmaya, bakmaya değer bir eser. En azından ilk Kürtçe çizgi roman olması itibarıyla kitaplıklarda bulunması gereken bir nüsha olmuş.

KÜRT KLASİKLERİNİN ETKİSİNDEYİM
Altı yaşında dedesinin yanında okumaya başlayan yazar Mamê Elî, ilk kez 13 yaşında Arap alfabesiyle yazılmış bir kitap okumuş. Ehmedê Xanî’nin bir risalesiymiş (Aqîda Îmanê). Feqiyê Teyran, Melayê Cizirî, Siyahpoş, M. Ehmedê Xanî gibi klasik dönem yazarlarını sistematik bir şekilde okumuş. Hala da okuduğunu ifade eden yazar, kendisini büyük bir Ehmedê Xanî hayranı olarak tanımlıyor. Yazdığı şiir ve dörtlüklerle Kürt klasiklerin etkisinde olduğunu söyleyen yazar, “Ne yazıyorsunuz? Sorusuna verecek net bir cevabım yok, ancak dilimi çok seviyorum ve dilimle bilimsel makaleler, çarînler(dörtlükler), öyküler, şiirler, aforizmalar, yani aklınıza ne gelirse yazarım, yazmaya çalışırım” diyor. Edebiyatçı ya da yazar olmadığını anlatan Elî, Kürt dilinin en az tarihi kadar zengin olduğunu ve bu dilin yazarı olmanın da çok zor olduğunu belirtiyor. Yazar, bugüne kadar yazılan Kürt eserlerini okumanın en az beş-on yıl alabileceğini, bu denizi düşününce 15 yıl daha bu dilin suxte’liğini yapmayı düşündüğünü, ancak o zamandan sonra bir şeyler yazmaya başlayabileceğini söylüyor. Mamê Elî, “Ama bir şeyler yazmaya başladığınızda yazı kendini size yazdırır ve bu çalışmada da öyle oldu. Daha önce Melayê Batê’nin Mevlid’ini Arap Alfabesinden Latin Alfabesine çevirip Berçem Yayınlarından çıkarttık ve bu benim ilk kitaplaştırılmış çalışmam oldu” diyor.

***
Ümit Kireççi'nin notu:
Bu eseri yayınlayan Berçem Yayınları (www.bercemyayinlari.com). Demokrasimiz açısından övünç duyulacak bir girişim olmakla birlikte çizimlerin tamamının amerikan Marvel Comics kahramanı CONAN'dan kopyalanmış olması üzücü. Batı demokrasisi ve şark zihniyeti çok bir arada gitmiyor... Demokrasi ve kardeşlik adına önemli bir girişim. Eksilerine ve kolaycılığına rağmen desteklenmeli.

4 yorum:

Aşkın Güngör dedi ki...

Desteklenmeli mi!
Hayır!
Çünkü söylediğin zihniyetle hazırlanan bir eseri desteklemek kopyacılığı desteklemek olur sevgili Ümit.
Esinlenmeyi anlarım da, kare kare alıntılamanın iyi niyetle falan ilgisi yok.
Böyle mi olacak bu iş yani?

Ümit Kireççi dedi ki...

Valla ilk çizgi örneklerimiz de bu çalışma gibiydi Aşkın. Yüzbaşı Volkan herhalde en babası bu konuda, Borax ve daha niceleri.

Şimdi çizgi romanımızın geldiği olumlu sayılabilecek noktası onların üzerine kurulu şaka bir yana.

Ha, hiç mi düzgün çizer yoktu da amerikayı yeniden keşfetmeye çabalıyorlar, ufukları mı dar, hiç mi etraflarına bakmadılar... Üzücü bir çalışma.

Ama bir ilk olarak belki az da olsa doğruya yönelenecekleri umuduyla desteklenebilir kanımca.

Aşkın Güngör dedi ki...

Aslında zaten ilk mesajı yazarken tam da Yüzbaşı Volkan örneğini düşünüyordum ben de. Tamam, öyle ya da böyle güncel bir Türk kahramanın ortaya konmuş olmasını takdirle karşılıyorum Yüzbaşı Volkan olayında. Ama yıl 2009. 21. yüzyıldayız. Değer yargıları da yaratım biçimleri de yeni formlar edinmekte. Ancak dön geriye, 70'lerin zihniyetini al, sonra ne: "Ben ortaya özgün bir eser koydum!" Demeye çalıştığım şu: Yanlışları takip etmek yerine kendi doğrumuzu -elimizden geldiğince- uygulamak daha doğru değil mi? Özgün bir yaratıya her zaman saygı duyarım, ama bu şark kurnazlığı midemi bulandırdı hocam...

Ümit Kireççi dedi ki...

Ne desen doğru aslında. Klasik laf "hangi çağda yaşıyoruz?"...

Ama ne bileyim... Demokratlığım kabardı da kopyayı ve sıfır emeği görmezden geliyorum galiba :)

Linkler

Related Posts with Thumbnails